20 Temmuz 2010

::..ÜZÜM..::

Yeni yeni anlıyorum kendimi
Yeni bir şeyler var birkaç gündür hayatımda,
Tüm felaketler sanki etrafımda uçuşuyor,
Sanki bana büyük tehlikeleri haber veriyorlar.
Ben ne yaptım kendime böyle,
Bunca yaralanmanın kabuk bağlamasını nasıl hesaba katmadan da kaşıdım bedenimi,
Şimdi nereye elimi atsam kan bağlıyorum,
Hani o ilk kan gibi korkuyorum kendi gerçeğimden,
Bana sadece biraz acıyacak demiştin,
Oysa ne bu şimdi duyumsadığım?
Bu berbat halimi görmelisin,
Sana hikayemi yazıyordum en son,
İşte en önemli anımı görmelisin,
O gece yataktan çıkmadım hiç,
Öyle bir titremeyi de hiç yaşamamıştı kaslarım,
Kasıklarım acıdı o en sevdiğim şarkıyı bile dinlerken,
Öylece bıraktım plağı yerinde,
Dönsün dursun hep aynı şarkıyı çalsın diye,
Tüm telefonlarım kapalı günlerdir,
Mesajları bile almak istemiyorum,
Hayata ve hayatımın devamlılığına dair hiçbir iz olsun istemiyorum,
Üzüm günlerdir masada,
Şarap bile yapılır ondan şimdi,
Bıraktığın kadarlar,
Sayıları belli tanelerin,
Bir tane bile yemedim senin üzerine,
Yarım bir şişe şarap kaldı evin en uç köşesinde,
Koltuğun altında ya da yastığa dökülmüş bilmiyorum,
Bardakları yıkamadım bile,
Koksunlar istiyorum,
Şarabın tüm ekşiliği bedenime sinsin istiyorum,
Kim bilir kaç derece dışarısı,
Yazın da tam ortasındayız ama üşüyorum,
Hala, gittiğinden beri titriyorum,
Durduramıyorum nefesimi,
Yorganı saçlarıma kadar çektim,
Bir tek saçlarım sıcak, bir tek onlar yanıyor,
Terledim ama hala üşüyorum!
Bu ne ki?
İlk defa uykusuzluğuma sövdüm,
İlk defa yatağın bana batan her yerine daha da dayandım kanamak için,
Oysa hiç canın acımayacak demiştin!
Bir saniye sürecek ve sonra hayatının en güzel anını benimle yaşayacaksın demiştin,
Bu ne peki?
Bu hissedemediğim şey de ne?
Hala aynı buruşuklukta duruyor yorgan,
Koltuğun yastıkları öylece sıra almayı bekliyor,
Ben sana gitme demedim!
Git de demedim!
Geri dönmeni istedim ama söylemedim!
Bomboş bir yol en son hatırladığım,
Sanki hafızamı kaybetmiş gibiyim,
Sanki herşey o karanlıkta seninle birlikte o arabada uzaklaştı!
Bir cümle sonra...
Hatırlamadığım ama sonunda gittiğini bildiren bir cümle,
Sanki biraz kızgın, biraz kırgın, biraz hissiz, biraz dipsiz...
Biraz, biraz, biraz...
Bana canın “biraz” acıyacak demiştin,
Kendime bakamıyorum,
Kalkmaya korkuyorum,
İlk kan gibi,
Her yerimden akacak sanıyorum şarap rengi sevişme izlerim,
Dudağım aynı tatla sabaha kadar sızladı
Kapılar sonuna kadar açık,
Tüm tecavüzlere hazırım,
Ne de olsa çok acıdı canım!
Yastığım benimle savaşıyor,
Başımı hangi yana koysam dikenlerini çıkarıyor saçlarımın arasından
Uykusuzluğuma sövüyorum ahlak, namus demeden,
Su içmek için kalkmam lazım,
Hayır! Kollarımda ağrı var,
Bacaklarımda ağırlığın!
Evet hala yorganın altındasın,
Oysa bana biraz acıyacak demiştin!
Yorgan yanıyor bana değince,
Mumlar bitmiş bile olabilir,
Evin seninle geçtiğimiz hiçbir yerinden geçemiyorum,
Bir an önce toparlanıp gitmem lazım!
Karşımdaki bu sessizlik üşütüyor beni.
Ellerini hatırlıyorum,
Ellerin o kadar ısındı ki saçlarıma dokunurken,
Benden mi senden mi bilemedim bu akı,
Ve öyle bir gerildi ki bedenim bana dokunan sanki ilk senmişsin gibi sustum sözlerimi,
Öylece dizlerinde uyumaktı belki de asıl olan,
Sonunu hiç düşünmeden, hiçbir şeyi tartmadan ellerini dinledim.
Söylediklerin aklımda değil,
Konuştuklarımızı hatırlamıyorum,
Ama ellerin,
Ellerinin sıcaklığını hatırlamak bile titrememi geçirmiyor şimdi,
Hissettiğim her şeyin öncesi ve sonrasıyla gerçek olduğunu biliyorum artık,
Bu kadar kelime israfı, bu kadar sakin kalmamın var bir sebebi,
Günlerdir aynı çarşafların üzerinde kıvranıyorum,
Kimselerle konuşasım yok!
Kimse de anlamaz zaten anlatacaklarımı
Ben kimseye alışmadım,
Ben kimseye arınmadım,
Ben kimseye sarılmadım!
İlk demek zorunda kaldım,
İlk defa sevişmiş gibi yaptım,
Oysa biliyordum canımın ne kadar yanacağını,
Sırf senin için bu yalana kanmıştım,
Sana kızgın olduğumu düşünüyorsun!
Kızmıyorum yanılıyorsun!
Sana hiçbir anlam yüklemedim aslında o gece,
O sabah, o öğle ya da öncesinde...
Sadece senin için ya da ellerin için,
Kalkıp birkaç adım attım, biraz bacağına yattım,
Biraz yanına...
Koluna yaslandım,
Sarıldım!
Az şeyin önemi vardır hayatımda,
Birazını anladın işte,
Kalanını anlayamayacaksın!
Seninkilere çokça benzeseler de sen asla ellerin nasıl yanıyordu duyamayacaksın!
Biraz doğrulmam lazım artık!
Günlerdir kendimle boğuşuyorum aynı yatakta,
Hiç ağlamadım ama!!!
Yine ağlayamadım bravo bana!
Ayağa kalksam düşer miyim dersin?
Gülüyorum şu halime,
Bakma ettiğim sözlere!
Aslında herşey güzel içimde,
Baksana sana hala üzümlerin sayısından bahsedebiliyorum,
Oysa o acıyla arkandan fırlatır atardı başkası sokağa!
Üzümün ne günahı var ki?
Şarabın ne suçu var?
Onlar seninle bana figüran oldular o gece!
Dün gece, bu gece, iki gece önce...
Günleri şaşırdım,
Çünkü o günden beri her gece “o gece”!

Bu kadar tekrarlı yaşamamıştım hiçbir saklanış anımı,
Neden saklandığımı da anlatmalı biri bana!
Kendimden mi yoksa?
Sıyrılıp yeniden sakinleşmem gerek!
Bana ayrılan tüm yerleri doldurmak zorundayım,
Sen benim hangi yüklerin altında kaldığımı bilmiyorsun,
Nereden bileceksin,
Hem bilsen ne edeceksin!
Herkes gibi biriydin,
Herkes gibi birden geçtin,
Hiçbir anlaşmamız yoktu seninle de.
Sevmenin de, sevişmenin de anlaşması olmaz!
Seninle hiç olmaz!
Nedenleri sorma bana,
Senden alacağım tüm cevapları ben senin yerine verdim çoktan,
Farkında mısın sessizliğimin,
Merak ediyor musun o gece manzaraya karşı, salonda, oda da, koltukta, yatakta konuşanın neden sessiz kaldığını,
Tüm cevapları biliyor çünkü,
Soru bile yok aslında,
Bir hesaplaşma yok!
Sadece geriye kalanlarla çoktandır tükenenlerin hesabını yapıyorum kendi kendime.
Seni hiçbir noktada, hiçbir acıya dahil etmeyi düşünmedim,
Çünkü bana sadece biraz acıyacak demiştin;
Ayağa kalkmalıyım,
Bunda bir şey yok alışmalıyım,
Kendini önemseme yazdıklarıma bakınca,
Yıllardır anlatılan masalların bedelini ödüyorum şu an,
Annemin ağladığı aşk filmlerine “bu kez” inanmayı denemenin bedelini,
Biri bana yaşadığım devri hatırlatmalıydı,
Biri bana “yaşadığımı” hatırlatmalı şimdi!
Bu yataktan kalkamazsam suç senin olacak,
Parmak izlerini bulacaklar vücudumda,
Sağımda, solumda, dudağımda, parmaklarımda...
Oysa ben seni yargılamıyorum,
Sırf bu yüzden, sırf seni suçlamasınlar diye ayağa kalkacağım,
Kendime ilk defa bu yönden bakıyorum,
Beni tanıyorum!
Tüm müzikaller kulağımda çınlıyor,
Biri beni anıyor sanıyorum,
Dünden kalan Yunanlının sesine uyanıyorum,
Son şarkı tekrardaydı, artık ezbere söylüyorum!
Ne benim ne senin o şarkı!
Geceye aitti, gecenin olmalı!
Uzadıkça uzuyor kanamalarım,
Kanım azaldıkça azalıyor acım!
Çık içimden!
Oysa sadece biraz acıyacak demiştin!
Hadi artık kalkmalıyım!
Kokular dayanılmaz oldu etrafımda,
Üşümenin kokusunu duyan var mı acaba?
Kar havası geliyor derdi anneannem,
Anlamazdım nasıl anlar bir kadın karın yağacağını,
Şimdi anlıyorum galiba,
Ona da birileri az acıyacak dedi bir gece,
O da benim gibi az acır sandı,
Oysa daha önce de “çok” acımıştı,
O da yorgan yaktı bir gece önce ona değen ellerin sıcaklığıyla,
Ve titrerken keşfetti karın kokusunu!
Nesiller boyu devam ediyor demek ki bu “az acı”!
Hatırlıyor musun sana içimi akıtırım demiştim,
Hiçbir şey anlamamışsın ne yazık!
Git dememiştim,
Yarım kalsın istememiştim,
Senin olsun istemiştim benden almak istediğin herşey!
“Hayır”ları tamamlamama izin vermeden giden kaçıncı adamsın sen kim bilir,
Böyle gecelerin üzüm tadını şaraba çeviren kaçıncı!
Sonunda ayaktayım...
Elbet geçecek,
Elbet senin bilemeyeceğin kadar temiz geçeceksin içimden seni her andığımda,
Benim gibileri asmak lazım aslında,
“Saygı Duyduğun” için asılan sen olunca!
Ama kanma bu yalana,
Bu oyuna katılma!
Seni yargılamadım,
Sana kızmadım,
Senden saklanmadım!
Kendimleydi savaşım!
Yıllar önce biten bir savaşın son mermilerini kullandım o yatakta!
Tek kurşunla bitti intiharım!
Ben sana hala aynıyım!
Ben sana hala ayaktayım!
Salona girmem gerek,
Biliyorsun seninle ekşittiğimiz üzümlerden şarap yapacağım daha,
Tüm dağınıklığı toplamam lazım,
Sanki biraz daha iyiyim,
Ayağa kalktığımda tüm izlerin düştü üzerimden,
Sana ait hiçbir şey bulamazlar bedenimde
Bakmayı akıl etmezlerse yüreğime!
Kan lekesi çıkar dediler,
Hem “az” acıyan bir yaranın kanını üflesen bile gider,
Aynaya bakma vakti!
Kim bilir ne haldeyim!
Saçlarıma baktım!
Sokak kedileri gibiyim!
Neyse ki ellerin çözdü tüm bağımı,
Birbirine karışan saçlarımı!
Şarkıyı susturmanın da bir yolunu bulmalıyım...
İçimde!
Çek kapıyı git diyor şeytan,
Ama dinlenmeli bu salon biraz,
Dün gece, o gece, iki gece önce...
“Az” acılı bir sevişmeden çıktı ne de olsa!
Bak! Gitgide unutuyorum her ayrıntıyı,
Daha zor artık yazmak bu şiir suretindeki yabanı!
Bilmediğin ve asla öğrenemeyeceğin çok iz kaldı aslında,
Hep öyle olmaz mı?
Giden hiçbir şey bilmez geride kalanla ilgili,
“Bazı” kalanlar da hiçbir şey söylemez...
Hala o gece!
Bitmek bilmeyen o gece!
Yarımları tamamlamakla bozdum ben,
Tüm kapılarım açıkken yarım bırakılanlara yandım!
Hiçbir şey söylemeni istemedim,
Kartlarını hep açık oynadın sen!
Bir sürü çocuk aldıracak olsam da senden,
Çıkıp bir kelime etmem önünde,
İkimizde birbirimizi kirletmedik sandık,
Bu nasıl bir yalandı nasıl kandık!
Seni her gördüğümde büyüyenleri küçültmenin bir yolunu arıyorum,
Belki biraz zor, biraz yoruluyorum,
Ama dokunduğun her tel saçım ve ben sana minnettarız,
Yine öyle sıcak olacaksa, sadece saçlarımla bırakmam ellerini,
Yine yanlış yatakta yanlış adamla sevişirim...
Önceki gibi...
Dün gece, bu gece, iki gece önce...
Hala anlayamadım günleri,
Çünkü o günden beri her gece “o gece”!

Çisel ONAT '2006

1 yorum: