ANKARA'ya... / 10.10.2015
Şu an saat 00.31
Bilenler bilir, uyumam ben pek. Geceyi sevdiğimden değil sadece, aklım
benden hep önde koştuğu için… Uyuyamam. Hep kahkaha atan arkadaşınım, kızınım,
dostunum, sevgilinim ya hani ben, tanıdığını sandığın kadarım. İçimde,
beynimde, ruhumda fırtınalar kopar. Yetişmeye çalışırım herkesin yarasına.
Doktor değilim ama iyi sararım kanayanları… Benim o. Hayatında olmasından
mutluluk duyduğun, belki de olmasa da olur dediğin kadın.
Kimse bilmez buzdağının altını, bilinsin de istemem. Baş ederim ben. Zaten
dünya çökmüş herkesin üzerine, bir de ben çökmek istemem. Kaldırırım taşı,
toprağı baş ederim. Yeter ki yetebileyim beni isteyene. Yeter ki koşabileyim
gel diyene…
Ama…
Sevgili arkadaşım, dostum, komşum, sevgilim...
Benden çok duyuyorsundur son zamanlarda sığamadığımı bu ülkeye… Belki
dünyaya bile…
Gitmek için an kolladığımı. Kalmak için sebep aramadığımı…
Görmüyorsundur belki de bunca yükün altında ezilen tarafımı…
Görme zaten, istemem…
Bu gece de uyumuyorum. Bu yazıyı sonuna kadar okumaya üşenenler olacak
biliyorum ama işim bu benim, yazıyorum. Sadece biriniz belki biriniz okur da
kendini yalnız hissetmez belki diye!
Derdim yine sarmak dibe vuran, boka batan moralinizi!
Güneş doğacak yarın. Biyolojik saatimiz ne zaman isterse o zaman
uyanacağız.
Ne olacak? Bugün Ankara’da katledilen insanlar olmadan ne anlamı
olacak! Suruç’ta katledilenler olmadan, Soma’da katledilenler olmadan, Gezi’de
katledilenler olmadan, yıllardır katledilenler olmadan, Sivas’ta, Doğu’da, Batı’da,
devletlerin uzanabildiği neresi varsa kim varsa orada katledilenler olmadan
uyanacağız da ne olacak?!
Yemek de yiyeceğiz elbet… Sevdiklerini kaybeden ana babaların,
sevgililerin, kardeşlerin, çocukların boğazlarından geçmeyen lokmayı düşündükçe
yemek yesek ne olacak? Hazmedemedikten sonra doysak ne olacak?!
Sokağa çıkacağız elbet… Hepimizin bir işi gücü var. Sıfatına koyduğumun
kapitalizminin kölesi değil miyiz? Çıkacağız elbet, bir t-shirt alacağız, kahve
alacağız, benzin alacağız, boktan boktan bir ton şeye para yatıracağız. Mezara
konan canları, özgürlük için, barış için kendini ortaya atan insanları
mezarlarından geri çıkaramadıktan sonra zengin olsak ne olacak?!
Bugün Ankara’da olay yerinde çekilen videolardan birine denk geldim… Adamın
biri çığlık atarak ağlıyordu. Kadın “hepimizi öldürdüler” diye bağırıyordu.
Birinin bacağı yok, diğerinin kafası, diğerinin gözü açık, nefes almıyor! Kan
gölü ortalık! İnadına seyrettim! Psikolojim bozulurmuş, öfkem artarmış, nefret
beslermişim falan filan! Hepimizin o boktan bir sürü şeye bozulan narin psikolojimize
koyayım! Gerçekleri görmezden geldikten, reddettikten sonra gözüm görse kulağım
duysa ne olacak?!
Her seçimde görev alıyorum. Sırf bir kişi eksik olmayalım diye! Siz
götünüzü yayıp uyurken, bir Pazar’ım var diyerek “acil gönüllü lazım”
bağırışlarına çekimser kalırken ben her seçimde sabahın 5’inde evimden çıkıp
tek bir oy’un hakkını savunuyorum! Tek bir oy’un!!! “Oy kullanmayacağım,
protesto ediyorum diyen gerizekalı; sana kızıp “Bana ne ulan ben mi
kurtaracağım bu ülkeyi” diyip uyursam ne olacak?!
Nefret doluyum. Evet, bunca vicdansızlığın bunca ölümün içinde pozitif
cümleler kuramıyorum sana! Okuma arkadaşım. Sil geç. Ben senin yalan mutluluk
dünyanda mutsuz olacak kadar aptal değilim! Sil geç… “Neden takıyorsun bu kadar”
diyorsun bazen. “Bu ülke değişmez” diyorsun. Gördüğümü, hissettiğimi, içimi
acıtanı yazmazsam öğrendiğim onca kelime, okuduğum onca tarih ne bokuma
yarayacak?! Sen okuma arkadaşım, okuyup
senin için bile savaşacak gücü bulacak olanlara “ben de varım” demezsem ne
olacak?!
Hayat devam edecek yarın. Beşeri tüm gereksinimlerimizi gidereceğiz
yine. İşemek, sıçmak, yemek, içmek, sevişmek falan filan… Siktiri boktan
teknolojinin esirliğinde yazıp çizeceğiz yine. Bin beddua, bin lanet, bin isyan
cümlesini… Twitter’ı kapatacaklar, Facebook’u yavaşlatacaklar, belki elektriği
kesecekler, üç beş gözaltı yapacaklar falan filan… Yazma diyecek sevdiklerim.
Sakın yazma! Haklılar da! Don Quixote olmaya değmez bu ülkede hele de bugün.
Ama… Ben de korkarsam ne olacak?!
Yorgunluk doluyum. Katillerini bildiğim katliamların sessizi olmak
zorunda olmaktan yoruldum! Gerçekten çok yorgunum. Düşünmekten değil,
düşündüklerimi hiç düşünemeyenlerin dünyasında yaşamaktan yorgunum. Aklım,
hissim benden bile önce benden bile öteye koştuğu için yorgunum!
Hissizleşemediğim, düşüncesizleşemediğim, farkındalıksızlığı beceremediğim için
yorgunum!
Bugün Ankara’da paramparça olmuş insanların acısını kolumda bacağımda
kafamda bedenimde yangın gibi hissettiğim için yorgunum. Sevdiğim için
yorgunum. Yaşamı, yaşam hakkını, özgürlüğü, barışı, huzuru sevdiğim için… Çok yorgunum!
Sokaklarda içip dağıtmak, 34 yaşımı yaşamak, istediğim filmi seyretmek, müzik
dinlemek, sevişmek yerine oturup bunları yazmayı seçtiğim için yorgunum!
Emeklemeye bile hali olmayan bunca insanın içinde ben de yorulmazsam ne
olacak?!
Hıçkırarak ağladım okurken, izlerken, dinlerken Ankara’yı! Size de
oluyor mu bilmiyorum ama ne zaman böyle bir katliam olsa, ne zaman birileri bu
dünya için, özgürlük, barış, huzur için öldürülse orada olup onlarla ölemediğim
için vicdan azabı çekiyorum! O kadar samimiyim ki bu yazdığımda gerçekten yaşadığıma
şükredemiyorum! Gitme diyorlar mitinglere, yürüme, bağırma, yazma, konuşma! Olmamız
gereken yerde olmazsak ne olacak?!
Yaşamak çok ağır geldi bugün bana!
Yine! Yalandan güldüm, yalandan konuştum, yalandan yürüdüm, yalandan
doydum, yalandan nefes aldım. Öfkem, nefretim, isyanım artarken, huzurumdan, ruhumdan,
umudumdan eksildim bugün! Ölü sayısını doğru dürüst yazamadılar bile.
Matematikten, edebiyattan, etikten, hukuktan tiksindim bugün!
Kürtler, Türkler, Müslümanlar, Aleviler, Chp’liler, Mhp’liler, Hdp’liler,
Akp’liler diye herkes kavgada saf tutmaya çalışırken insanlığına
eremeyenlerden, dilden, ırktan ve dinden tiksindim bugün!
Yine!
Ölüyorum. Bu ülkede, bu dünyada, bu kalple ölüyorum gitgide.
Hücrelerimi katlediyorum gün be gün. Gitsem aynı, kalsam aynı… Öldürmeye devam
edecekler bizi. Özgürlük, barış, hukuk isteyen herkesi öldürecekler. Otobüste, mitingte,
sokakta, fırsatını buldukları her yerde öldürecekler.
Artık bu sefer bu halk susmaz dediğimiz an bir bakacağız ki çıt
çıkmayacak YİNE! Sokağa dökülmesi için cebindeki paranın eksilmesinden başka
sebebi olmayanların ülkesinde elle tutulamayan ÖZGÜRLÜĞÜ, BARIŞI, HUKUKU
kazanmaya çalışırken öldürecekler YİNE!
Saat 01.50
Hala yazıyorum. Unutmamak için! Kazımak için beynimin az kalan boşluğuna
bugünü!
Sahi birazdan paylaşırım belki yazdığımı. Kaçınız okuyacak?
Uyku lazım evet, uyumazsam cildim kırışacak, bağışıklık sistemim
çökecek, direncim azalacak, hastalıklar tek tek başıma gelecek… Başımı yastığa
koyduğumda sorular başlayacak.
Evladını kaybeden analar babalar, anasız babasız kalan çocuklar gelecek
aklıma. YİNE!
Yarını olmayacak bugün de öldürülenlerin! Yarınlar için sokakta
olanların!
Yüzlerce, binlerce hanenin yangını var şimdi. Ateşin düşmediği evler
ışıklarını çoktan söndürdü bile!
Her şeye rağmen uyuyabilenlerin olduğu bir ülkede uyusam ne olacak?
Hadi diyelim uyudum, yarın 95 kişinin daha uyanamadığı bir hayata uyanıp yaşamaya
devam etsem ne olacak?!
Çisel Onat
10.10.2015